Türk internet dünyası 10 Temmuz 2015 Cuma gecesi Londra’da hayatını kaybeden Dr. Özgür Uçkan’ın vefatıyla sarsıldı. Tıpkı ismi gibi Türkiye’de internetin daha özgür olması için çaba gösterenlerin başında geliyordu Uçkan ve bunun için hem İstanbul Bilgi Üniversitesi ile Yeditepe Üniversitesi’ndeki derslerinde, hem yayımladığı kitaplarda, hem yazdığı yazılarda, hem katıldığı televizyon programlarında hem de üyesi olduğu Alternatif Bilişim Derneği ile Türkiye Bilişim Derneği bünyesinde önemli çabalar sarf ediyordu. 

Uçkan’ın vefatının ardından kendisi için en çok dile getirilen sıfatlar “bilişim dünyasının birey hakları konusunda en önemli aktivisti” ve “Türk internetinin özgürleşmesi yolunda en etkin kanaat önderi” oldu. Peki yazar, akademisyen ve aktivist Uçkan’ı bilişim ve internet dünyası açısından bu denli değerli kılan düşünceleri neler? Türkiye’de sansürsüz ve daha özgür internet için mücadele veren Özgür Uçkan’ın dijital dünyamızın tarihine not düşülen sayısız fikrinden 20 önemli görüşünü bir kez daha hatırlayalım. 

özgür uçkan 1

İnovasyon

#Giderek ucuzlayan ve güçlenen işlemcilerle donatılmış sayısız aygıtın birbiriyle sayısal diller aracılığıyla anlaştığı devasa bir ağ ufukta beliriyor. Teknolojiler birbirine yakınlaşıyor. Bilgisayar, internet, cep telefonu, fotoğraf makinesi, video kamera vb. arasındaki sınırlar kalkıyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri ve küresel ağların “coğrafi yer” kavramını ortadan kaldıracağı söylendi. Bluetooth, WAP, GPRS, SMS, MMS, Wi-Fi, WML, VDSL, telematik vb. derken, mobil iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimiyle bu iddia artık gerçekleşme yolunda.

#Haber tüketiyoruz, müzik tüketiyoruz, eğitim tüketiyoruz, sağlık veya güvenlik hizmeti tüketiyoruz, mekan tüketiyoruz. Sosyal ilişki de tüketiliyor. Tüketerek eğleniyor, tüketerek yaşıyoruz. Bu yüzden bunların hepsini mümkünse aynı anda tüketmemiz gerekiyor. Üretim de buna göre biçimleniyor elbette. Üretim bilgisinin üretimden daha değerli olmasının nedeni de bu. Hızlı tüketime uygun, parçalı, esnek, çok çeşitli ya da farklılık yanılsaması yaratan bunca ürünün nedeni de… Dolayısıyla pazarlamada bir devrim yaşanacağını sanmıyorum. Bu devrim çoktan oldu. Pazarlama son üç kuşaktır üretimin önünde zaten. Bunun adı da “inovasyon” (bkz. iPod)…

özgür uçkan 2

Otosansür

#Bilgi yönetimiyle işleyen bir ağ yönetişimi, vatandaşlar açısından daha iyi, daha geniş seçenekli ve daha kişiselleştirilebilir e-devlet hizmetleri demek olduğu kadar, paralarının nereye harcandığını denetleyebilecekleri daha şeffaf, sorumlu ve hesap verebilir bir organizasyon anlamına da geliyor.

#Düşünce ve ifade özgürlüğüne ket vuran sansür uygulamalarının yarattığı asıl tehlike, giderek sansür mekanizmasının bilgiyi üreten, dağıtan ve paylaşan bireylerin zihnine sinmesi, içselleşmesidir. İnsanlar farkında olmadan “otosansür” uygulamaya başlarlar. Sansürle mücadele etmek görece kolaydır. Ama otosansür söz konusu olduğunda mekanizma anonimleşir.

özgür uçkan 3

E-devlet

#“Müşteri”nin, yani yurttaşın gerçekten de “velinimet” olması gerekiyor. Bunun için de e-devletin şeffaf, sorumlu, hesap verebilir ve katılıma açık bir yapıda geliştirilmesi şart. Yani dönüp dolaşıp yönetişime ve demokrasiye geliyoruz. İş planı, izleme ve değerlendirme e-devletin en az gelişmiş tarafı. E-devlet projelerinde iş planının “hedef grup”, yani kullanıcı yurttaşların ihtiyaçları temelinde tasarlanması ve gerçekleştirilme aşamasında bağımsız bir izleme ve değerlendirme birimince denetlenmesi gerekiyor.

#Yeni oyunun adı “bilgi” ve ekonomi, dış ilişkiler, yönetim sanatı ve elbette güç bu değer kaynağı ile olan ilişkilerinize göre belirleniyor. Artık yavaş değil hızlı, izole değil bağlı, statik değil dinamik, merkezi değil dağıtık olmak zorundasınız. Bu, bireyler, örgütler, şirketler ve uluslar, yani tüm oyuncular için geçerli. Türkiye oyunu kuralına göre oynamıyor. Refahını bilgiye bağlamış değil. Hantal ve merkezi bir biçimde yönetiliyor. Ülkeyi izole, sınırlı ve statik bir konumda sabitlemek için küçük güç oyunları oynanıyor. Bu ihtiras oyununun adı “cumhuriyeti korumak”. Dünya demokratik olmayan cumhuriyetlerle dolu. Onlara “oyuncu” değil “oyuncak” diyorlar…

özgür uçkan 4

İletişim

#“İletişim” (communication) ve “topluluk” (community) sözcükleri aynı köke sahiptir. Nerede “iletişim” varsa orada bir “topluluk” da vardır. Ne zaman bir topluluğun iletişimini engellemeye, kısıtlamaya ya da erişilmez hale getirmeye çalışırsanız, topluluk varlığına saldırdığınızdan dolayı kendisini savunacaktır… Son zamanlarda internet toplulukları arasında popüler olan “Google’ı kapattırma” girişimleri boşuna değil. Öyle ya, Google’dan büyük “suç deryası” var mI? Atarız bir ihbar maili, kapanır. İşe yarar mı bilmem, ama buna “nefsi müdafaa” denir!

#“Dünyaya örnek olmayı” seviyoruz, kurulları da. İnternete basılı yayın muamelesi yapan, sansürü yargısız infaza dönüştüren, uluslararası yer ve içerik sağlayıcıları ulusal faaliyet belgesi almaya zorlayıp “Türkiye çapında internet”in yolunu açan 5651, internete bir de “milli güvenlik” şapkası geçirmiş meğerse.

özgür uçkan 5

Kod: 5651

#Dünya anayasalarının çoğuna göre düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı olarak interneti ulusal sınırlar içinde tutma hayaline dizginlenmiş 5651 kod adlı internet düzenlemesinin, hayal ufku ortak iktidarlara “örnek” teşkil edeceğini bilmeniz ufkunuzu karartır. Sonra başınızı ekrandan kaldırıp bakar, “ufuk üstüme geliyor” dersiniz!

#Yer sağlayıcılar “fiziksel olarak yerleşik oldukları” ülkenin yasalarına tabidir. Küresel şirketlerde bu “fiziksel” mevcudiyet birden fazla ülkeye yayılabilir. Yayınlarının ulaştığı her noktanın bin türlü hukuki mevzuatına da tabi olmaları gerektiği fikri ancak bizim aklımıza gelir! Nitekim ne 5651 gibi bir düzenleme ne de tüm yer sağlayıcılara kayıt zorunluluğu bizden başka hiçbir ülkede yok! Dolayısıyla “adamların” diğer ülkelerde bizimki gibi bir faaliyet belgesi falan aldıkları da yok.

özgür uçkan 6

Güvenlik

#Eğer Türkiye sansür, denetim ve gözetim toplumları ligine geçerse, bu, interneti yerel ağlara bölmek yolundaki küresel eğilimi körükleyecek: “Dünya çapında ağ”, yerine “Çin çapında”, “İran çapında”, “Türkiye çapında” bir sürü küçük ve “denetlemesi kolay” ağ… İktidarlar İran’a veya Çin’e özenebilir, özenir. Buna en “demokratik” iktidarlar da dâhildir. Çünkü iktidarlar, her zaman ve her yerde “düzenleme”den “denetleme”yi anlarlar. “Güvenlik” ile “hak ve özgürlükler” arasındaki dengenin teminatı, hukuk devleti ilke ve kuralları çerçevesinde ancak yurttaş inisiyatifleri ve sivil toplum girişimleri ile sağlanır. Aslolan bizim, hepimizin, sansüre izin verip vermeyeceğimiz.

#5651 sayılı yasanın kendisi, kişilik haklarına saldırı konusunda yeni düzenleme varken erişim engellemeye izin veren eski düzenlemenin uygulanması, telif ihlallerinin web 2.0 mantığı düşünülmeden işleme tabi tutulması gibi sorunlarla, internet sansürü yasa koyucuların öngöremediği bir hızla çığ gibi büyüyor (1 Ekim itibarıyla 1115 site). Ne yapılması gerektiği açık: 5651 acilen kaldırılmalı ve yeni bir düzenlemeye gidilmeli; hakaret nedeniyle erişim engellemeye gitmek yerine nesne engelleme yapılmalı; FSEK yeniden gözden geçirilmeli; internet ile ilgili davalara bakacak ihtisas mahkemeleri kurulmalı. Ama öncelikle internet sansürünün bu ülkeye maddi ve manevi olarak neye mal olduğunun hesabı bir çıkartılmalı, ki soralım…

özgür uçkan 7

Ar-Ge

#Birçok ülkede topluluk ağları işsizliğe karşı bir çare olarak ortaya çıkıyor. İnsanlar bir araya gelip, yani bir kümelenme oluşturup, bir topluluk ağında örgütlenip becerilerini birleştirerek, düşük maliyetli ve yüksek katma değer taşıyan ürün ve hizmetler sunup yine ağın nimetlerini kullanarak bunları pazarlayabiliyor. Üstelik bunu maaş çarkına girip şirketlerin hantal yapılarını finanse etmeden yapıp, aracıları aradan çıkararak daha fazla kazanıyorlar. Bu iş temelli topluluk ağlarını “ortaklaşa kapitalizm”, “peer-to-peer ekonomisi”, “wikonomics” ya da daha iyisi “ağ kapitalizmi” kavramlarıyla nitelemek mümkün. Girişimcilik, esneklik ve yaratıcılıkla birleştiğinde ağlar üzerinde harikalar yaratıyor.

#1990’ların başından itibaren çokuluslu şirketler, Ar-Ge alanındaki sınır-ötesi yatırımlarını gelişen ülkelerde konumlanmış Ar-Ge merkezlerini de içerecek bir biçimde arttırdı. Yerel, bölgesel ve giderek küresel pazarlar için birer teknoloji geliştirme odağına dönüşen bu araştırma merkezleri arasında hızla gelişen entegrasyon, küresel inovasyon ağlarının doğuşuna tanıklık ediyor. Bu ağlara entegre olmak Türkiye için büyük bir fırsat olabilir. Ancak bunun için, yeni paradigmalara ugun bir inovasyon ortamı yaratmak zorundayız. Mevcut Ar-Ge yasası ile bir yere varamayız.

özgür uçkan 8

BİT

#Krizi avantaja dönüştürmenin tek yolunun rekabet avantajı yaratmak olduğu açık. Rekabet edebilirliğin temel kaynağının verimlilik ve inovasyon olduğu, bunların da ancak BİT, bilim, teknoloji ve eğitim performansını artırarak geliştirilebileceği ortada. Bunun tek yolu ise cesur reformlar.

#Sosyal medyanın hızına yetişmek ana akım medyanın harcı değil. Bunun nedeni elbette “paylaşım”. Herkes eline geçen her türlü görüntüyü, bilgiyi, haberi, tanıklığı anında herkesle paylaşıyor. Filtreler, sosyal medya araçları, proxy’ler, dns ayarları vs. kullanarak olup bitenin sırrına vakıf olmak artık oldukça kolay.

özgür uçkan 8

Sansür

#Türkiye’de internet dünyayla eşzamanlı olarak gelişti, ama kültürü yeterince gelişemedi. Nedense teknolojik gelişmeleri alıp onları yaratan kültürden “korunmakla” övünen bir toplumuz. Neredeyse internet tarihi kadar eski bir internet sansürü tarihine sahip olmamız ayıbını da bu kültür kaçkınlığına veriyorum. Çin’de, İran’da yaşanan protesto dalgalarınn onda biri bile yaşanmadı Türkiye’de! Hep bir avuç insan, kısa sürede unutulan, sahip çıkılmayan rüzgarlar yarattı. Her sansür haberinde küfreden, o sırada kime kızıyorsa ona verip veriştirip, hükümeti, medyayı, onu bunu suçlayıp, sonra DNS ayarlarıyla oynayan iki kuşak gördü bu ülke!

#5651’in ne demek olduğunu anlatmayacağım. Yakın tarihin bu bölümünü herkes yeterince biliyor: 3000’den fazla sansürlenen site, yönetmeliklerle giderek ağırlaştırılan ve sansüre denetimi, izlemeyi, dinlemeyi de ekleyerek bireysel hak ve özgürlükleri ihlal eden bir mekanizma… Oto-sansürün yaygınlaşması, kurum ve kuruluşların, üniversitelerin, belediyelerin keyfince uyguladığı filtreleme ve denetim sitemleri… Böylece Türkiye internet sansürcüsü ülkeler ligindeki yerini almış oldu…

özgür uçkan 9-001

Web 2.0

#“Salt okunur” Web 1.0‘dan “okunur/yazılır” Web 2.0‘a geçiş, kullanıcıların etkinlik alanını birden genişletti. (Aslında web 1.0‘ın “salt okunur” olduğu doğru değil; ilk web tarayıcısı aynı zamanda bir HTML editörüydü. Ama “dil bilgisi “gerektiriyordu!) Web 2.0‘ın yarattığı en önemli dönüşüm kullanıcı etkileşimini deneyimin merkezine yerleştirmesi ve herkesi bir internet yayıncısı haline getirmesi oldu. “Paylaşım” ve “katılım”, “çoktan çoka iletişim” ve etkileşimin yanındaki baskın konumlarına yerleştiler. İnternet hep bir sosyal alandı, topluluklar vardı, ama bu dönüşümle birlikte gerçek bir toplum haline geldi. Toplumsal dinamiklerin tamamen işlediği bir sosyal alan… Sosyal ağlar ve giderek artan sosyal etkileşim ihtiyacı, internetin hayatımızda kapladığı zaman ve mekanın artışıyla doğru orantılı olarak sosyal ilişkiler alanının ayrılmaz bir parçası oldu.

#İster burada, Türkiye’de, ister dünyanın herhangi bir yerinde, isterse Birleşmiş Milletler’de olsun, yönetimler ve otoriteler şunu artık kafalarına soksalar iyi olur: İnternet gibi, dünya vatandaşlarını, yani netdaşları hayati bir şekilde ilgilendiren bir alanda, onlara karşı atacakları hiç bir adım cevapsız kalmayacak…

Uçkan’ın daha özgür bir internet için gösterdiği tüm çabaları unutmamak, fikirlerine sahip çıkmak gerekiyor. Kendisine Allah’tan rahmet dilerken bu yazıyı Türk internet kullanıcısına dair dile getirdiği umut dolu cümleleriyle noktalamak yerinde olacak:

Ne zamanki bizim internet kullanıcılarımız bir nüfus olduklarının bilincine varacaklar, iletişimin olduğu her yerde bir “topluluk” da olduğunu anlaycaklar, o zaman bir topluluk gibi davranmaya başlayacaklar… diye umuyorum. 

Evren Soyuçok | İnternet Derneği YK Üyesi